Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KADINLAR SAHA DIŞINA

   Offside, Jafar Panahi, 2003, İran    Ayna'dan sonra tekrar bir Panahi filmi izlemek çok iyi geldi. İran'ın değerli sinemacılarının değerli bakışlarıyla İran'ın başka bir yüzünü daha gördük.    Kadınların, yaşamın her yerinden atıldığı gibi olası bir küfür duyma tehlikesinden ötürü maçlara alınmalarının hikayesi anlatılıyor. Çeşitli yollarla cezalar almayı göze alarak içlerindeki futbol sevgisini stadyumda yaşamak istemelerinin vebali ahlak zabıtasının karşısına çıkmak oluyor. Erkeklere ilan edilmiş sayılan bir ülkede sıkı yaşam koşulları, stadyumda futbol oynamayı dahi yasaklamıştır ve içlerindeki tutkuya ulaşmak için kimi asker kıyafeti giyerek, kimi saçlarını  kestirip erkek gibi giyinerek kimiyse kör taklidi yaparak erkeklerin kanunları içinde erkek taklitleriyle ulaşmaya çalışırlar. Tam bir paradokstur gerisi. İranlı olmayan kadınların küfürleri anlamayacakları için gelip tribünde maç izlemesi yasak değilken, kendi ülkelerinin kadınlarına bu konudaki yaklaşım

DÜNYANIN EDEBİ BELLEĞİ PARİS GECELERİNDE

    Paris'te GeceYarısı, Woddy Allen, 2011, İspanya   Edebiyattan, resimden bildiğimiz önemli üstatları bir araya getirerek Paris'in gecelerinde fantastik bir yolculuğa sürükleyen harika bir film. Aslında belki de kitap okurken yazarlarla zihnimizde yaptığımız sohbetleri burada Paris'in gecelerinde acemi bir yazarın hayal dünyasına ortak olarak izliyoruz.   Paris'in belleğinde, dünya edebiyatını büyütmüş nice yazarın sohbetlerine, hararetli konuşmalarına tanık olmanın edebi seyir keyfi kelama sığmaz. Eli kalem tutan herkesi sıkıca yakalayacak bir Allen filmi. Barcelona Barcelona fiminden sonra Paris'i izleme zevki...   Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Pariste Geceyarısı (2011), Barselona Barselona (2008) ali reza dürü

İRAN'IN YÜREKLİ YOKSULLARI

     Cennetin Çocukları, Majid Majidi, İran,1997      İran sinemasına diyecek söz yok. Majidi, Ghobadi, Kiarostami, Makhalbaf Zümresi, Farhadi, Panahi gibi isimler sayesinde dünyanın en temiz hikayelerine ortak oluyoruz. Bunların en önemli isimlerinden biri hiç şüphesiz ki Majidi. Baran, Serçelerin Şarkısı, Cennetin Rengi gibi filmleriyle hayatımıza unutulmayacak görüntüler işledi.    Cennetin Çocukları da bu filmlerden biri. Ve kıyaslama yapma şansı tanımayan çünkü her biri diğerinden daha güzel olan Majidi örneklerinden. Filmi izlediğinizde ayağınızdaki ayakkabılara geri kalan ömrünüz boyunca bakakalabilirsiniz. Bilhassa beyaz renk converse tipi ayakkabılara.    Bir coğrafyadan çıkan başka başka seslerden, yaşantılardan sadece biri belki bu. İzlenip geçilecek gibi değil, işlenip durulacak gibi bir film.     İyi ki hala film yapıyorsun. Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Pedar (19996),  Cennetin Çocukları (1997),  Cennetin Rengi (1999),  Baran (2001),  Seçelerin Şarkısı (2

TENDE ESİR CAN, CANDA ÖZGÜR AŞK

İçinde Yaşadığım Deri, Pedro ALMODOVAR, 2011, İspanya    Almodovar'a artık söyleyecek söz bulamıyorum. Duygularımı karmakarışık etti film boyunca. Kime kızıp, kime şaşıracağımı bilmeden dolanırken bunun bir Almodovar filmi olduğunu anımsadım ve kendimi serbest bıraktım.         İnsanı çileden çıkarmayı, kızdırmayı iyi biliyor. Üzücü olan şey ise sanırım yeni bir filmini izlemek için bir iki yıl daha beklemek olacak. Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Matador (1986), Annem Hakkında Her Şey (1999), Konuş Onunla (2002), Kötü Eğitim (2004), Dönüş (2006), Kırık Kucaklaşmalar (2009), İçinde Yaşadığım Deri (2011) ali reza dürü

TARİHSEL AKIŞA ŞİİRSEL BAKIŞ

Ulis'in Bakışı, Theo ANGELOPOULOS, 1995, Yunanistan    Film adeta bir tarih arşivi, bir Balkan hafızası. Yunanistan'dan girip Üsküp, Arnavutluk, Köstence, SarayBosna, Sırbistan ve oradan Almanya'ya kadar uzanıp bütün o coğrafyada Manakis Kardeşlerin kayıp 3 bobin flminin izini 1905'ten 1995'e kadar süren masalsı bir gerçek.       Yönetmen, filmleri bir bakış olarak değerlendiriyor ve film boyunca 3 bobin bakışın savaşın ortasında nasıl el değiştiğini ve her an bir top mermisiyle bütün o bakışlar arşivinin yok olma tehlikesiyle nasıl karşı karşıya kaldığını gözler önüne seriyor. Bitmeyen ve belki de hiç bitmeyecek olan bir savaşın içinde artık depresif, güvensiz nesillerin yetiştiğinive bu savaşın yaşamı ve bütün yaşanmışlıkları yakıp yıktığını gösteriyor.       Açıkçası yaklaşık 100 yıllık bir savaşı, bütün Balkan ve Orta Avrupa coğrafyasını kapsayacak kadar geniş bir alanda anlatma becerisi gerçek bir dehaya işaret ediyor.     Angelopoulos'la aynı y

Babasızlığın Nihai Neticeleri

Bisikletli Çocuk Jean-Pierre Dardenne, 2011, Belçika, Fransa, İtalya Bu Dardenne Kardeşlerin izlediğim ilk filmi. Açıkçası filmden çok tatlı bir hisle ayrıldım.Suça itilen bir çocuğun sokakla tanışması, ailesinden kopması,  sevgiden yoksun olması, sevgi ve anlam arayışı süreçlerini izliyoruz. Az olay ve sade bir anlatı var. Flmi yavaş yavaş tanıyıp, filmden zor ayrılıyorum.  Baba Guy, Cyril'i reddedince çocuk sokağın, güvensiz ve karmaşık yaşantının avucuna düşüyor. Aslında filmin başında sürekli babasının izini sürecek gibi geldi. Sonra kabul edilme sürecini işleyecek sandım. Bir baktım ki suça bulaşma ve tekrar güvenli yere dönme süreçlerine girdi. Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Bisikletli Çocuk (2011) ali reza dürü

HAYAL PERDESİNE SELAM : HUGO

Martin Scorsesse, 2011, ABD Bir hayale aldanmayacak kadar çok gerçek şeyler yaşamışlardı     Filmin zamanla olan ilişkisi ve fantastik dünyasını çok beğendim. Saatlerin işleyişi, çarklar, küçük ayrıntılara kadar bir saat mekanizmasının içinde yer alan onca detay ve insan bedeninin de bir zaman parçası olduğu savı gerçekten çarpıcıydı. İnsanın zamanı anlamak için bunca detaylı işlere kalkışması hele..Üstelik zamanı ve filmin genel atmosferi olan fantastik imgeleri dayandırdığı George Melies'in Aya Seyahat filmi de Hugo'nun kendi tarzı açısından iyi bir seçim. Fantastik bir film yaparken, fantastik sinemanın kurucusu Melies'i anmamak, ona işaret etmemek olmzadı. Burada yönetmen Scorsesse'nin yaptığı bir selam göndermekten öte, bir saygı duruşudur.     Aynı zamanda savaşın, insanların hayal dünyasını nasıl tahrip ettiğini de mesaj olarak vermiş. "Bir hayale aldanmayacak kadar çok gerçek şeyler yaşamışlardı."diyor. Hugo filminin efektleri de zamanın

Tamamlanamamışlık Hissi: Sekiz Buçuk

     Federico Fellini, 1963      Fellini ile tanıştım sonunda.    Yıllar önce izlemeye başlamış ama bir sebepten ötürü devam edememiştim. Şimdi izlememiş olmaya üzüldüm. Fellini çok lirik bir film üretmiş. Filmin her yerini aynı ilgiyle takip edemedim ama filmi kendi başına bir film yapma ya da daha genel anlamıyla yaratma sürecindeki tıkanıklığa işaret eder. Ne çekeceğini bilemeyen bir yönetmennin eleştirmenler, medya, izleyiciler, eşi, prodüktörü ve filme seçilecek oyuncular arasında kalışını, bir yandan filmin başlama günü yaklaşırken öte yandan filmin başlama günü yaklaşırken öte yandan henüz tek kalem bir şey yaşamamış olmayı anlatır. Aslında tam olarak "yaratma sancısı" konusu olduğunu söyleyebilirim.      Siyah beyaz, yakışıklı bir aktör. Buhranlı ve arada sinemaya dair büyük söylemlerin olduğu bir film. Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Sekiz Buçuk (1963) ali reza dürü

Evcil Hayatın Olağan Vahşiliği

     L'Enfant Sauvage - Vahşi Çocuk ,François Truffaut, 1970, France       Benzerlerini çokça izlemiştim. Vahşi ortamda yetişmiş birinin evcil insan yaşamına uyum sürecini işleyen bir film. Ama çekildiği tarih itibariyle bakınca zannediyorum türünün ilk örneklerinden biri. Belki de ilki. Üstelik "Victor" adını verdikleri vahşi çocuğun dil, anlak, bellek, korunum ve işitme gibi eğitim süreçleri hem çok açık hem de model alınabilecek türden.Bir çocuğu eğitirken yapılması gerekenler konusunda ön açıcı nitelikte. Çocuk oyuncu da bu konuda oldukça başarılı bir oyun sergilemiş. Film boyunca su ve doğa temaları hiç eksilmiyor. Doğası sürekli olarak Victor'u kendisine çağırıyor. Doktorun günlük eğitim notları da filmin içinde önemli bir unsur. Türkiye yapımlarından Hanzo'nun da kimden esinlendiği ortaya çıkmış oluyor. ali reza dürü

Pandora'nın Hastalıklı Kutusu

          Famillian Sache - Annem Uğruna, Carl Franklin , 1998, ABD        Merly Streep'i Sophie'nin Seçimi filminden sonra ilk defa izliyorum. Büyüleyici bir oyunculuğu var. Çok hızlı, enerjik, tansiyonu yüksek bir oyunculuk.         Film hakkında duygularımı belirteyim. Anne-baba-kız üçgeninde ev hayatı anlatılmış. Kızın eve geri dönünce yaşadığı hisleri çok yakından biliyorum. Bana çok tanıdık geldiler. Hep korktuğum bir şeydir sıradan bir aile bireyine dönüşmek. Bu yüzden, hele de o kızın hedefleri vardı, kızın düştüğü durum ggerçek anlamda zedeleyici. Anne ise algısı açık, günlük rutinlerin çerçevesinde kendisine ritüeller kurmuş bir kadın. Kansere yakalanınca son güne kadar enerjisini korumaya çalışıyor. En sonda acılara dayanamayıp yüksek dozda ilaçla intihar ediyor.        Baba kız kalıyor geride. Tüm hayatı değişiyor algılarının. Yönetmenin İzlediğim Filmleri: Annem Uğruna (1998) ali reza dürü