Ana içeriğe atla

F Tipi Film



 Helin Kaymak

F Tipi ve 9 Vizör

            F Tipi Film, 9 ayrı yönetmenin çektiği 9 kısa filmle, bir idealin ardı sıra  mahkum edilen insanlardan söz ediyor; çeşitli imgelerle, kimi zaman direnişlerle.
            1. Vizör : 19 Aralık katliamı ile katliamın yarattığı tahribat sonucu hafızasını yitiren ve yaşamsal detaylarını (kim olduğunu, nerede olduğunu, günlük rutinlerini) duvarda asılı olan nottan anlayan Çiğdem'le başlıyor film. Hüseyin Karabey, filmiyle ölüm orucu esnasında zorla tıbbı müdahalenin, kişide yarattığı tahribata vurgu yapmak isterken toplumsal bellekten de söz etmeye çalışmış  ancak filmi ve oyuncusuyla toplumsal bellek mesajının gerisinde kalmış.



            2. Vizör : Ezel Akay, kendi yönettiği filmde kamera karşısına da geçmiş. Siyasi bir gazetecinin, hücredeki hallerini yansıtmaya çalışan Akay'ı siyasi bir tutuklukdan çok şirin bir aile babası gibi görüyoruz filmde. Gardiyanla diyalogları ile anlıyoruz ki "içeride de dışarıda da" tecrit var ve bu sebeple aslında içeride hücreye, tecrite, işkenceye rağmen iyimser olunabilir. Aslında "katliamlar"a daha iyi bir açıdan bakılabilir de biz mi göremiyoruz diye mi düşünmemizi istedi acaba, demekten kendimi  alamadığım bu film F tipi Film ve 19 Aralık Katliamı konsepti içerisinde çok aykırı bir yere sahip.


            3. Vizör : Aydın Bulut filmi, tek başına güçlü bir imge... Oyuncunun başarısı da eklenince, belleğimizi taşıdığımız kafamızı reddedip, çoğu zaman sadece bir uzuv olarak düşündüğümüz ayakların dili ile yürürken aynı zamanda konuşabileceğimiz imgesi... hem de renkahenk!
            4. Vizör : Reis Çelik filminde, temizlik obsesyonu olan, üstelik siyasi tutuklulara kıyasla "daha çok imkana" sahip olan bir adli tutuklunun bile tecritten ötürü bir böcekle olan arkadaşlığına ve buna olan insansal ihtiyacına çekmiş dikkatleri. Çok yaratıcı bir anlatımı olmasa da önemli bir vurgu.
            5. Vizör : Barış Pirhasan filmi, kurgusu diyalogları ve oyuncuları ile tamamen bir hüsran yaratıyor. Oyuncu Sırma, her ne kadar kıt kayaklar ve yaratıcılığı ile o ensturmanı  "belki de yeniden" icat etmiş olsa da "hiç bir saç teli bir bedenden daha kıymetli değildir" demekten alı koyamadım kendimi.
            6. Vizör : Mehmet İlker Altınay filminde flu bir görüntünün önünde sadece mimikleriyle olabileceğinden de fazla net konuşan bir anneye “Soyunsana be kadınn“ ... sesi  çınlıyor kulaklarınızda! Bir annenin, çocuğunu görebilmek adına yapabilecekleri, toplumsal değerler bakımından belki de en iyi bu şekilde sunulabilirdi.


            7. Vizör : Proje Tasarımcısı Grup Yorum ise F Tipi Film boyunca ilk defa imge kullanmaksızın söyleyeceklerini direkt aktarıyor. Çok net ve sert mesajlarını (oda eşit değil hücre, kötü muamele eşit değil işkence, yalnız kalmak eşit değil tecrit) daha kısa tutsaymış ve insan hakları komisyonunun bunca bihaber olmadığı gerçeğinin de üzerinde dursaymış diyalog ve hatta oyunculuklar bu kadar zorlanmaz daha doğal bir anlatım yakalanabilirmiş.
            8. Vizör : Hücreyi, tecriti, işkenceyi, ölüm orucuna zorunlu tıbbi müdahaleyi insanlık dışı düşünerek kendini yakarak, hayatına son veren Muharrem Kandemir'den söz eden Sırrı Süreyya Önder, dışarıda lüks hayata sahip olan birinin yemek masası için kullanılacak olan ahşaplarla ölüm oruçları sonucu hayatına son veren Kandemir'e tabut yaptırmak kurgusuyla şaşırtıyor hepimizi. Siyasal hayatındaki yaratıcılıklarından ötürü belki de beklenmeyen bir performansla izleyicinin karşısına çıkıyor. Çeşitli duygusal sahneleri olsa da filmi kurtarmaya yetmiyor.

            9. Vizör : Vedat Özdemir ise filmini finalde her ne kadar duygusallaştırıp, naif, gerçekliği sorgulanmaz bir sevgiden söz etse de, oyuncusunun,  zihinlerimize işkence gören bir siyasi tutuklunun tonlarca ağırlıkla anlamlandırılmış bakışlarını çivileyerek, koyuyor F Tipi Film'ine son noktayı.
            9 farklı vizörün ve hatta tanığın görebildiklerinin derlemesi niteliğiyle bakıldığında elbette ki niyet iyidir. Ancak "bizim bildiğimiz, herkesin bildiği değildir" gerçeği unutulmuş öyle ki film geneli belirli bir yapının propagandasının yapılmasından ötürü 19 Aralık Katliamının sadece bu yapıyla ilişkin gerçekleştirilmiş olduğunu düşünebilecek insanların varlığı gözardı edilmiş belki de amaç edinilmiş. Bu yanılgı noktasının netlikle ayrılması gerekirdi. Ayrıca neredeyse bütün filmlerde hakim olan o dinginlik ve Grup Yorum eserlerinin sesi huzura nüfuz eden ensturmanlarla, yumuşak tınılarla çalınması da dikkat çeken bir başka nokta!
            Türkiyede'ki cezaevleri gerçeği, Diyarbakır, Mamak, Bayrampaşa ve daha pek çoğu ile hafızalarımızda korkunç yerlere sahip. Cezaevine hiç girmemiş insanların bedenlerini, belleklerini bile tahrip gücü kuvvetli bu gerçekler karşısında kendi kavlince bir tedbir olarak düşünülebilecek film toplumsal belleğin korunması adına seyredilebilir.





Yorumlar

Ali Rıza DURU dedi ki…
Temelde her tipi beraberinde bir F tipini doğurmuştur
Z. Helen KAYMAK dedi ki…
biz "kısaca F" diyelim...

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÜYÜK ‘BALIK’ KÜÇÜK ‘BALIĞI’ YUTAR - Ali Rıza DÜRÜ

BALIK(2013) – DERVİŞ ZAİM Ali Rıza DÜRÜ Derviş Zaim’in Devir(2012) filmiyle başladığı üçlemenin ikinci filmi Balık filmi izleyiciyle bir süre önce buluştu. Üçlemenin son filmi olan Kıtmir’in ise yapım hazırlıkları devam ediyor. Türkiye sinemasının autor yönetmenlerinden olan Zaim her zaman kendi anlayışına has sinematografisiyle farkını ortaya koyuyor. İlk çektiği film olan Tabutta Rövaşata(1996) filminden bu yana beğeni kazanarak devam eden Zaim her zaman insanı ve doğayı merkeze almaya özen gösteriyor. Devir filmiyle ilgili daha önceden detaylı bir yazı kaleme almıştım. Doğanın kendi içindeki döngüsü, hayvanlar ve insanların yaşantıları ve bu yaşantılara insan eliyle yapılan müdahalelerin sonuçlarına ilişkin bir film olarak dikkat çeken film pek ses getirmemişti ama içinde tartışılacak oldukça önemli başlıklar vardı. Zaim sinemasının içinde türü itibariyle belgesele yakın olduğu için ayrı bir yerde duran Devir kimisini memnun etmiş kimi izleyiciyi de hayal kırıklığın

DUVARA KARŞI, FATİH AKIN, 2005

EMEK EREZ Duvara Karşı: Kimlik, Göç ve Kadın Giriş                         Fatih Akın’ın ustalık dönemi eseri olarak tanımlanan 2004 yapımı “Duvara Karşı” filmi Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailelerin çocuklarının yaşadıkları kimlik bunalımını yansıtan bir filmdir. Yapım, daha önceki dönemlerde yapılan göçmen filmlerinin aksine “marjinal” olarak adlandırabileceğimiz karakterler üzerinden göçmen kimliğinin melezleşmesine ve yaşanan gerilimli çelişkiye işaret ediyor. Film,  Almanya’ya göç etmiş birinci kuşak ailenin psikolojik sorunları olan kızı Sibel’in hem ailesiyle yaşadığı kuşak çatışmasından kurtulmak hem de kendi bireysel özgürlüğüne kavuşmak amacıyla, rehabilitasyon merkezinde karşılaştığı Cahit’le yaptığı kurgusal bir evlilikle başlıyor. Eşinin ölümünden sonra yaşamayı bırakmış, bütün kimliklerini ‘reddeden’ Cahit ile Sibel’in evlilik oyunu zaman içinde aşka dönüşüyor ve bu dönüşüm Cahit’in Sibel’i kıskanması sonucunda işlediği cinayetle daha da karışık bir

Birkaç Psikodrama Filmi

http://www.e-hayalet.net/  sitesinden alıntılanmıştır. 1. Mavi Kadife Kategori:  Psikodrama Jeffrey Beaumont (Kyle MacLachlan) babasının neredeyse ölümcül bir felç geçirmesinden sonra kolejden evine döner. Hastaneden evine doğru yol aldığı sırada boş bir arazide içinde kesik bir kulak bulunan kâğıt bir çanta bulur. 10.0 ( 1 ) 2. Tiksinti Kategori:  Psikodrama Bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliğin çoğu zaman erkek düşmanlığı ve cinsiyetsizlik noktasına vardığı Carole'da ciddi iletişim sorunları mevcuttur. 10.0 ( 1 ) 3. İhtiras Tramvayı Kategori:  Psikodrama Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan film, Brando dışındaki üç oyuncuya Oscar kazandırmış, 7 dalda da bu ödüle aday olmuştu. 10.0 ( 1 ) 4. Taksi Şoförü Kategori:  Psikodrama Taksi şöförü olarak çalışmakta olan Travis yaşadığı sıkıntılardan iyice bunalmış ve