Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BARAN: YAĞMURDA SİLİNEN AYAK İZİ, Ali Rıza DÜRÜ

Majid Majidi, 2001 Majid Majidi Baran(2001) filmiyle izleyicisini toplumsal gerçekçi bir objektiften yakalıyor. Kamerasını yönelttiği alan ile toplumsal bir sorunu, erkek dünyasında sıkışan bir kadını, işi, işsizliği, toplumsal eşitsizliği, mültecilerin yaşam koşullarını gösteriyor. Baran filmini tek boyutlu olarak incelemeye çalışmak, onu bir perspektife sığdırmaya çalışmak safdillik olur. Filmi, bize resmetmeye çalıştığı toplumsal kaynaklardan soyutlayıp bir aşk filmi olarak izah etmeye çalışmak izafi bir görüş açısından öteye gitmez. İnşaatta çaycılık yapan Latif’in gözleri izleyicinin gözü haline gelir. Latif son ergenlik çağındadır. Beraber çalıştığı diğer inşaat işçileri yaşça daha büyük, hepsi evli ve bir çoğu mültecidir. Yaşının getirdiği özellikler onu filmin içinde ayrı bir yere koymamızı sağlar. Latif’in arzuları, duyguları, çatışmaları, içgörüsü, sosyal rolleri daha az sorumluluk taşımasının kapılarını aralar. Öyle ki, evli olmadığı için inşaa

KOSMOS, REHA ERDEM, 2010 - Ali Rıza DÜRÜ

EMEK EREZ Reha Erdem’ in Kosmos’ u Nietzsche’ nin Hükümran İnsanı mı ? Reha Erdem’in yönetmenliğini yaptığı Kosmos filmi Kars’ ta bir kasabada geçer. Dağlardan ağlayarak ve garip sesler çıkartarak gelen Kosmos filmin başkarakteri, yönetmene göre ise inançsız dünyada olması gereken bir kahramandır. Kasabaya gelir gelmez nehirde boğulan bir çocuğa yaşam vermesi kasaba halkı tarafından kendisine kutsal anlamlar yüklenmesine sebep olur. Kosmos aslında fizikötesi yeteneklere sahiptir, filmin daha sonraki sahnelerinde de benzer şekilde kasaba halkına iyiliği dokunacaktır. Nefessiz kalana nefes olacak, ağrısı olanın ağrısını dindirecektir. Karakter yalnızca aşkı arayan ve önemseyen, çalışmak istemeyen tembel bir hırsızdır aynı zamanda. Reha Erdem Kosmos karakteri üzerinden “iyilik”, “kötülük”, “bilgelik”, “insan”, “hayvan” gibi dünyaya dair haller üzerine, Kars’ın sinematografik havasının da katkısıyla enteresan bir film ortaya çıkartmıştır. Enteresandır çünkü hem film sahneleri

Shame (Utanç), Steve Mcqueen 2011

Kenan Şahin Shame (Utanç): kendi ruhsal ekseni etrafında simetrik olarak dönen insan Sinema dünyasında ikinci Steve McQueen, 'Cinema Art International'ın yeni kahramanı, yedinci sanat'dan önce plastik sanatlarla uğraşmış, Grenada asıllı britanyalı yönetmen Steve McQueen, sanki amerikan sosyolog Thorstein Veblen'in  "The Theory of the Leisure Class'    k itabını  okumuş,  etkilenmiş ve filmini kurgularken kullanmış gibi... Veblen'in ' modern yaşamda insanların hali 'ni hazcılık  (hedonizm) kavramı üzerinden analiz eden şu kelimeleri filmin de analizi için çok uygun gibi: " Hazcı  (hedonist)  insan  kavramı, kişiyi sağa sola sürükleyen ama onu olduğu gibi bırakan  bir güdünün itkisiyle  hareket eden bağdaşık  küçük bir mutluluk arzusu küresi  gibi sarkaç yönünde gidip gelen zevk ve acıyı ölçen  bir hesap makinasının ışıkları gibidir.  Bu insanın ne atası olmuştur ne de kendisinden sonra gelecek devamı. Soyutlam

Sen Aydınlatırsın Geceyi, Onur Ünlü, 2013

Pınar Farımaz Bir şiiri anlatamazsınız, şiirler sizin hislerinizi başkasının dilinden anlatmak için vardır ve çoğu kez şairlerle bilinmeyen gizli bir dostluk kurarsınız, onun dilinden kendinizi en iyi anladığınız şairlerle. Sen Aydınlatırsın Geceyi,  Onur Ünlü ’nün son filmi olmasının ötesinde bir Ah Muhsin Ünlü şiiri adeta. O nedenle anlatılması zor ama izleyince aynen yönetmenin şiirlerini okurken söylediğiniz gibi “tam da böyle” dedirten görsel bir metin. İçinde absürt öğeler olan bir filmde gözleriniz doluyorsa yönetmen sizi bir şiirin içine çekmiş demektir. Kitap okurken cümlelerin altını çizenlerden ve bazılarının yanına ufak notlar düşenlerdenseniz, not defterinizle izleyin bu filmi ve altını çizin sahnelerin… Biz bu hayatta kırmızıya boyalı, birinin her zaman diğerinin taklidi olduğu ritüellere alıştırıldık. Bir şey ille de başkaları nezdinde anlamlı olacaksa, ağdalı bir paketi olacaktı, arka planda bekletilen ve günü gelince rollerini oynayacak onlarca yardımcı

Gergedan Mevsimi, Bahman Ghobadi 2012

Helin Kaymak İçinde Bir Şiir Öldüğünde, Cesedi Kokar! Bahman Ghobadi'nin yazıp yönettiği filmin, başrollerini Behrouz Vossougi, Monica Bellucci, Yılmaz Erdoğan, Caner Cindoruk, Beren Saat, Belçim Bilgin  üstlenmişler. Gobadi'nin aile dostu olan ve İran İslam Devrim'i sırasında bir iftira gerekçe gösterilerek (siyasi şiirler yazdığı gerekçe gösterilerek) 30 yıl hapsedilen İranlı Kürt şair Sadegh Kamangar'in dramatik hayat hikayesinden esinlenilerek çekilen film, şaire ve İran'daki siyasi tutsaklara atfedilmiş. Filmde, Sahel ve eşi Mina, sapkın bir aşığın, aşkına (Mina'ya) ulaşabilmek adına attığı iftira nedeniyle hapse atılırlar.10 yıl sonra serbest bırakılan Mina'ya eşinin öldüğü söylenerek ona bir mezar gösterilir ve Mina eşinin öldüğüne inanarak, iki çocuğunu da alıp İstanbul'a yerleşir. Yıllar geçtikten sonra özgürlüğüne kavuşan Sahel, eşi ve çocuklarını dramatik/şiirsel bir harmanla aramaya başlar. Genel akışı itibariyle, Ghobadi

7 Kocalı Hürmüz, Ezel Akay, 2009

Helin Kaymak 7 Kocalı Hürmüz ve Doyumsuz Ahali Ezel Akay’ın son dönem tarzını pekiştirmek vasıtasıyla bile çok iyi görsel sahnelere, kostümlere ve müziklere sahip olan film daha girişte mevcut erkek profiline karşılık oluşmuş kadın profilinden bahsederek açıyor kendisini. Erkeklerin doyumsuzluğu karşısında belki de bir ironiyle yaratılmış kadınların doyumsuzluğu sonucunda elbette ki çiftleşme aşkı doğacaktır.              Çok iyi olduğunu düşündüğüm imgelerden biri özgürlüğü satılan kuşlar kadın sorununa yönelik güçlü bir ifade olmuş. Kuşu özgürlüğüne para karşılığı bırakıyoruz fakat kadını para karşılığında köleleştiriyoruz. Filme göre ikisinin tek ortak noktası bir hileye binaen sunulmuş olması. Kuş aslında özgürleşmiyor, kadın aslında köleleşmiyordu yani. Azatçılığın çok enteresan bir meslek olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Düşünün ki insanlar veya hayvanlar başkalarının hâkimiyetinde yaşıyor ve özgürleşebilmek için bunu satın alabilecekleri bir takım şahıslar

AVM'lerde Gösterilmeyecek Film ve "Emek"

Fırat KONUŞLU Onur Ünlü'nün "vizyona" giren, ama "vizyonun" günümüzdeki ana aracı olan AVM sinemalarında gösterilmeyeceğini açıkladığı yeni filmi "Sen Aydınlatırsın Geceyi" filmine yönelik bu tavrı güncel gelişmeler eşliğinde konu alan bir yazı olacak bu.  Bu tavrın kendisinin elbette bir arka planı var. Desteklenecek bir yanı olduğunu da düşünüyorum. Ama sinema/dizi üretimi üzerinde çalışan/fikir üreten biri olarak da birkaç çomak sokmamız lazım geliyor. Ama önce destekçi olduğum kısımla ilgili yazayım. Evet, AVM'ler ve tabii ki konu dahilinde AVM sinemaları, küresel kapitalizmin metalaşma şiarının mekansal olarak vücut bulan en önemli merkezlerinden. Sanatsal üretimin metalaşması ve bunun içeriksel sonuçları, sinema özelinde  Adorno merkezde olmak üzere birçok kişi tarafından sinemanın ilk ortaya çıktığı yıllardan bu yana dillendirilen bir şey. Dolayısıyla yeni bir şeyle değil, eski bir şeyin, yapısal olanın, yeni bir formuyla karşı

Araf, Yeşim Ustaoğlu, 2012

Emek EREZ Bizim Bilindik Öykülerimiz Yeşim Ustaoğlu’ nun son filmi Araf daha önceki filmlerinden farklı bir perspektif çiziyor. Filmlerinde genellikle göç, kimlik, bellek gibi konulara yer veren Türkiye sinemasının usta yönetmenlerinden Ustaoğlu, bu filminde daha sıradan, daha gündelik ve daha sık karşılaşılan insanların öykülerini anlatıyor. Filmde özellikle Zehra’ nın ( Neslihan Atagül ) ve diğer kadınların öyküsü değiştirilemeyen kadın kaderine gönderme yaparken, Olgun’ un ( Barış Hacıhan ) öyküsü yaşamını bir yarışmaya bağlamış hayallerini o yarışmada doğru kutuyu bulmaya indirgemiş, gündelik yaşam içerisinde çok sık karşılaşabileceğimiz bir insan öyküsünü temsil ediyor. Aşk ve uzaklığa özlem Zehra bir yol üstünde, benzin istasyonu ve aynı zamanda mola yeri olan bir mekȃnda çalışıyor, hayalleri var uzaklara gitmek, kaçmak, kurtulmak gibi bütün istekleri bunun üzerine kurulu. Ailesi ile birlikte küçük bir kasabada yaşıyor, her gün servisle ev ve iş arasında g

BLACK SWAN, Daren Aranofsky 2010

Ebutalip İPEK Uyumsuz Olanın Özgürlüğü İnsan, sürekli dönüşümler geçirdiği bir yolculuk içindedir. Varlığı üzerinde daima baskı yapacak bir atmosfer içinde yaşayan insan,  bu ağırlığın baskısı altında şekillenmektedir. Bu baskıya verdiğimiz tepkiler de yaşamımızı ve kim olduğumuzu belirlemektedir. Bir Alman atasözünde denildiği gibi "herkes kendi kaderinin demircisidir”.   Yaşamınıza şekil vermediğinizde, başkaları çekiç darbeleriyle sizi ve yaşamınızı şekillendirecektir. Daren Aronofsky’nin son filmi Black Swan, yaşamını şekillendiremeyen bireyin, sıkıştığı çevreninde özgürlüğe kaçışının öyküsünü anlatmaktadır. Bu bağlamda Black Swan, yüzeyde  Tchaikovsky’nin Kuğu Gölü  balesi üzerinden bir balerinin başarı öyküsü gibi gözükse de aslında yaşamın ökselerinde tutsak kalan bireyin; çekici eline alıp, yaşamını şekillendirmesini anlatan bir özgürlük filmidir. Black Swan kısaca, Nina (Natalie Portman) adlı bir balerinin, sahnelenecek  Kuğu Gölü’ nün baş dansçısının seç