Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KÜF:TAŞRADAKİ O UZUN BEKLEYİŞ - Ali Rıza DÜRÜ

Küf, Ali Aydın, 2012       Sakin, sessiz başlayan bir sekansın ardından yaklaşık 11 dakikalık tek çekim bir diyalog başlıyor. Daha bu kadar zamanda "küf"le ne anlatılmak istendiği yavaş yavaş anlaşılmaya başlıyor. Oğlunu bulma çabası içinde içi küf tutmuş bir babanın hikayesi başlıyor. Ev, tren garı ve oğlunun yası arasında sıkışmış bir babanın sessizlik ve acı dolu müzmin bekleyişi filmin ritimsel tonunda da karşılığını bulmuş tabi.         Basri karakteri özelinde faili meçhul cinayetlerin arka planında kalanlara odaklanan yönetmen, baba karakterini ele almasının sebebi olarak "bir erkeğin duygusal süreçlerini incelemek istediğini" ifade ediyor. Baba, taşrada bir erkek olarak içe dönük, sosyalleşmesini yitirmiş, iş ve komşuluk ilişkilerinden kaçınan bir profil çiziyor. Zaman zaman taşra yaşantısına uymayan entelektüel edimlerin yer aldığı film genel anlamda iyi bir oyunculuk profili çiziyor. Ercan Kesal'in ilk başrol oyunculuğu deneyimi olarak k

ONUR SAVAŞI: MODERN AVRUPADA CADI AVI - Ali Rıza DÜRÜ

       Orjinal adı Avlanma olan filmin türkçe çevirisi filmin içeriğini çok iyi karşılamasa da nispeten uygun sayılabilir. Danimaka'nın küçük bir kasabasındaki çok samimi bir grup arkadaşın yaşamına bir anda yapılan keskin müdahale ile her şey aniden değişir. Film aslında toplumsal linç kültürüne dair önemli atıflarda bulunuyor. Filmden referanslarla konunun üzerinde biraz durmakta yarar var.          Çocuk kreşinde eğitmen olarak çalışan Lucas çocukları çok seven ve onlarla güzel zaman geçiren bir eğitmendir. Yakın arkadaşı Theo'nun kızı Klara da bu kreşteki çocuklardan biridir. Lucas'ın Klara'yla yakından ilgilenmesi Klara'da yetişkinlere duyulan aşk türünden bir duyguya dönüşür. Klara ailesindeki sorunlardan dolayı yakın ilgi gördüğü öğretmenine aşık olur ve onunla zaman geçirmeyi çok sever. Bir gün Lucas'ı dudağından öpen Klara, Lucas tarafından uyarılır ve sadece annesi ve babasını dudağından öpmesi gerektiğini söyler. Bu durumdan rahatsızlık duyan

DEVİR: GELENEK, DİYALEKTİK VE BARBARLIK - Ali Rıza DÜRÜ

Devir, Derviş Zaim, 2013 Ali Reza DÜRÜ       Derviş Zaim sinemasını yıllardır takip ediyorum. Bütün filmlerini izledim, ama Cenneti Beklerken filmiyle içimdeki zirveye yerleşmişti. Daha sonra Nokta ve Gölgeler ve Suretler filmleriyle bu süreç devam etti. Özellikle Cenneti Beklerken filmiyle çıktığı geleneksel alanlar yolculuğuyla iyi bir yere yerleşti. Sinemamız açısından önemli bir yönetmen.        Devir filmiyle bambaşka bir alana yöneldiğini görüyorum. Oyunculuk, hikaye, kamera kullanımı gibi bir çok alanda büyük bir farklılık barındırıyor Devir. Tamamı amatör oyunculardan seçilmiş bir castla çıkıyor karşımıza. Kamera kullanımında ise tıpkı Nokta filminde kullandığı gibi aktuel bir kamera kullanımı göze çarpıyor. Kurmaca belgesel denilebilecek tarza yakın bir film olmuş aynı zamanda. Konu seçiminde köklü bir değişiklik yok. Yine geleneksel bir alan seçilmiş ama gerçekçi anlatım dili seçiminden ötürü sinema filmi kıvamından biraz uzaklaşmış. Bu durum yönetm

İLO İLO - HIRÇINLIK DÖNEMİ ARTİKÜLASYONLARI - Ali Rıza DÜRÜ

HIRÇINLIK DÖNEMİ ARTİKÜLASYONLARI İLO İLO, ANTHONY CHEN, 2013                 İlk bakışta sadece bir çocuk ve çocuk bakıcısı arasında geçen süreci anlatacak bir film hissi veren İlo İlo bundan çok daha fazlasını vaat ediyor. Bir süre sonra birbirilerini severler ve çocuk sonradan bakıcısından ayrılmak istemez. Yönetmen, çocuk ve bakıcısı arasında gelişen süreci ana gövde yaparken arka planı çok iyi besliyor, yan hikayeler oluşturuyor, ülkenin ekonomik süreçlerini, işsizliği ve tüm bunların mikro düzeydeki yansımasını birleştiriyor.                 Ana temada dört ayrı karakter var ve hepsinin de ayrı hikayeleri, çıkmazları, açmazları, kör noktaları, çatışmaları var. çocuğun hırçın davranışlarından ötürü bir bakıcıya gereksinim duyulmasıyla başlıyor film. çocuk, ergenlik yaşına yeni girmiş, bedenini, duygusal ve cinsel gelişimini, karşı cinsini, büyüyen cinsel organıyla beraber bunu güçlü olma arzusuyla simgeleştiren tutumları; aileye ve okula kısacası otoriteye karş

ZERRE : VAROLUŞ SAHNESİNDE GÜÇLÜ BİR PARTİKÜL - Ali Rıza DÜRÜ

Zerre, Erdem Tepegöz, 2012 Ali Reza DÜRÜ       Yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen çok önemli bir çalışma gerçekleştirdiğini teslim etmek lazım. Uzun zamandır sinemamızda bu denli gerçekçi bir anlatım dilini ustalıkla kurmaca diliyle birleştiren bir çalışma görmeyi özlemiştim. Oyuncu seçimleriyle mekan ve hikaye arasındaki örtüşme bile filmin önemli bir yere koyulması gerektiğini doğruluyor. Başrol oyunculuğunun estetik algılarını dahi kıran, bu noktadaki tutumları sarsan bir çalışma. Benzerini Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (Hüseyin Karabey) filminde gördüğüm ve Karabey'in de bir röportajında belirttiği günlük hayatta karşılaştığımız yüzlerin sinemaya giresi gerekliliğini örnekleyen bir film Zerre. Başrol oyuncularının her zaman estetik algılara itap eden karakterler olmayabileceği gerçeği Zerre'yle bir kez daha önemini ifade etmiş oluyor.       Film, Zeynep'in çalıştığı atölyeden kovulmasıyla başlayıp sonra iş arama süreçleri, bulduğu işlere tutunma, var

KESİŞEN HAYATLAR: SAVAŞ SONRASI KESİŞMELER - Ali Rıza DÜRÜ

Kesişen Hayatlar, Srdan GOLUBOVİÇ, 2013 "Belki de en iyi unutma biçimi geçmişi zihnimizde canlı tutmaktır. " Festivallerden ödüllerle dönen film, şematik olarak klasik bir şablon üzerine oturtulmuş olmakla beraber oyunculuk ve yönetim anlamında farklılık göstererek özgün bir yer edinmeyi başarıyor.  Bosna savaşında yaşanan bir ölüm ve sonrasında o ölüme bağlı olarak gerçekleşen olaylar zinciri konu edinmiş. Savaş sonrası değişen hayatların rutin gidişatı hiçbir zaman savaştan tam olarak bağımsız bir yere ulaşmaz ve karakterlerin vicdanında her zaman hatırlanan bir yaşantı olarak yerini korur. Her ne kadar savaş sonrası herkes ayrı ülkelere, mekanlara ve zamanlara savrulmuşsa da geçmişin travması onları rahat bırakmaz. Her yaşantıda, karakterde onları yaşanan o derin sarsıntıya yeniden götüren bir anımsatma vardır. Belki de en iyi unutma biçimi geçmişi zihnimizde canlı tutmaktır. Aksi taktirde bastırılan hatıralar daha büyük şekillerde karşımıza çıkarak dah

BLUE JASMİNE: GÖSTERİŞLİ VE KOKUSUZ BİR ÇİÇEK - Ali Rıza DÜRÜ

   Blue Jasmine, Woody Allen, 2013 Ali Reza DÜRÜ       Woody ALLEN'in bu son filmini izledikten sonra filmin adını nerden aldığını merak ederek mavi yasemin çiçeğinin özelliklerine baktım. Şöyle yazıyor:" Yaseminler bol güneş alabileceği, drenajı iyi,gübreli bir toprağa dikilir. Özellikle ilk yıl muntazaman sulanmalıdır. Kök sürgünlerinden çoğaltılabilir. Veya toprağa dal uzatılır,fazla gömülmez. Kök salınca ilkbaharda ana bitkiden makasla ayrılarak başka yere dikilir."  Çiçeğin özelliğine bakınca karakteri daha iyi anlayabildim. Hakikaten Jasmine karakteri çiçeğin bütün özelliklerini taşıyor. Daha çok peyzajda kullanılan bir çiçek olması da bu işin en sembolik kısmı belki de. Çünkü Jasmine karakteri içinde bulunduğu sosyo ekonomik durum ve yaşantısı itibariyle tam bir vitrin kadını. Sadece vitrinde güçlü görünebilecek kadar zayıf bir kadın.        Jasmine, tam bir sosyete hayatı yaşarken içinde bulunduğu yaşantı onun gözlerini kör etmiş, kibri yüzünden insanl

İSTANBUL MODERN'DE ÇOK GÜZEL BİR FİLM PROGRAMI YAYINLANDI

Aşura, 2012 Türkiye - Almanya, DVD, Renkli, 22’, Türkçe - Azerice Yönetmen:  Köken Ergun Her yıl Muharrem ayında Türkiye’de yaklaşık bir milyon Caferi Şii’nin ağıt ve temsillerle kutladığı Aşura gününde İstanbul Caferi cemaati şehrin sınırlarında, kendi kurdukları Zeynebiye mahallesinde Kerbela faciasını canlandırdıkları bir oyun sahnelemektedir. Bu oyunun provalarında yaşanan dokunaklı anları da gösteren film, 63. Berlinale’den Alman Yabancı Akademisyen Değişim Programı'nın Kısa Metrajlı Film Ödülü'ne layık görüldü. Benim Çocuğum, 2013 Türkiye, Blu-ray, Renkli, 82’,Türkçe Yönetmen:  Can Candan Türkiye’deki beş farklı ailenin evinde geçen belgesel, anne-babaların gözünden lezbiyen, gey, biseksüel ve trans çocukları anlatıyor. Tüm bu farklı hikayeler; inkar, travma, çaresizlik, korku, utanma ve kabullenme gibi temalarla ortak bir zeminde buluşuyor. Çocuklarını olduğu gibi kabul  edebilmekle kalmayıp deneyimlerini paylaşan ebeveynler,homofobik bir toplumda

TUNCEL KURTİZ HAYATINI KAYBETTİ

Tuncel Tayanç Kurtiz  (d. 1 Şubat 1936,Kocaeli,   ö. 27 eylül 2013, İstanbul)  Türk sinema ve tiyatro oyuncusu,  yönetmen , yapımcı, senaristtir. Babası  Selanik  doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Boşnaktır.  Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk kez  1 959  yılında  Dormen Tiyatrosu 'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, sinema filmlerinde rol aldı.  S ürü  filmiyle zirveye çıkan sanatçı, doğayla içiçe yaşamayı severdi. 1981 Antalya Altın Portakal Film Festivalinde  en iyi senaryo ödülünü Nurettin Sezer ile birlikte kaleme aldığı  Gül Hasan  filminin senaryosuyla kazanmıştır. Birçok ulusal ve uluslararası ödülünün yanı sıra, Ekim 2011'de 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali 'nd e  Yaşam Boyu Onur Ödülü  aldı. Filmografisi Yıl Film Rol Notlar ve ödüller 1964 Şeytanın Uşakları 1965 Üçünüzü De Mıhlarım Hüseyin 1965 Son K