Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FİLM ELEŞTİRMENLİĞİ - Ali Rıza DÜRÜ

Film Eleştirmeni, Hernan Guerschuny, 2013 Ali Reza DÜRÜ İstanbul Uluslararası Film Festivali kapsamında gösterilen Film Eleştirmeni sinemanın kendisine dair önemli bir eleştiri. Bu vesileyle sinema yapmanın kendisine dair önemli tespitler ve eleştiriler getiriliyor.  Filmle ilgili konuşmadan önce film eleştirmenliğine değinmek belki daha gerekli olacaktır. Dünyada ve Türkiye'de sinema alanında eleştiri, fikir, yorum yazan çok sayıda kişi var. İnternet ortamının film izleme ve yorum yazabilme özelliğinin yaygınlaşmasıyla birlikte bu alana yönelim artmış ve blog kullanıcıları sayesinde çok sayıda kişi kendilerine özgü internet sayfası tasarımları yapıp bunları da sosyal medya üzerinden paylaşarak önemli sayıda okuyucu kitlesi oluşturmuşlardır. Bu durum, son on yılın önemli bir gelişmesi sayılabilir. Bunun yanında sinema alanında yayın yapan e-dergi ve web sitelerinin de artmasıyla birlikte yazılı baskı yapan dergilerin sayısında azalma olmuştur. Üniversitelerin si

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ: BÜYÜKLERE MASALLAR - Ali Rıza DÜRÜ

Bir Varmış Br Yokmuş, Kazım Öz, 201 4 Ali Rıza DÜRÜ Son filmi He Bu Tune Bu (Bir Varmış Bir Yokmuş) filmiyle İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma kapsamında gösterilen, Fibresci ve Jüri Özel Ödülü olmak üzere 2 ödülle dönen Kazım Öz sinema yolculuğuna devam ediyor. Aynı filmle geçtiğimiz ay Paris'te dünya prömiyerini yapmış ve kendsine verilen ödülü reddederek oldukça tartışalacak ve üzerine düşünülecek bir karar almıştı. Yönetmenin sinema yolculuğu bir çok  sansür ve engelleme gibi abalara rağmen İKSV tarafından bu yıl özgürce ödüllendirilmesi çok önemli. Festval kapsamında izlediğm filmler arasında Kürt filmlerinde masal anlatıcılığına bir yönelim olduğunu düşündüm. Kazım Öz'ün Bir Varmış Bir Yokmuş'u biçimsel olarak masaldan yararlanıyor ve mutlu sonla bitmeyecek olan bir masala tanık olunuyor. Önce 'bir varmış'ı temsil eden modern zaman şatolarında yaşayan bir aile hayatı , sonra 'bir yokmuş'u temsil eden mevsimlik işçilerin hayat koşu

ÇUL ÇAPUT: MISIR'DA SAVAŞ, HAYAT VE HÜZÜN - Ali Rıza DÜRÜ

Çul Çaput, Ahmad Abdalla, 2013 Ali Reza DÜRÜ 2010 yılından yine İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen Ahmad Abdalla'nın filmi Mikrofon'un ardından yeni filmi Çul Çaput da yine festival kapsamında izleyiciyle buluştu. İnsan hakları bölümünde izleyici karşısına çıkan filmin gösterimi yönetmenin katıldığı bir söyleşiyle son buldu. Açılışta "yemin ederim her şeyi çektim" sözüyle başlayarak daha filmin ilk sahnesinde manipülatitif tutumlardan uzak durmaya çalıştığını ifade ediyor. Yönetmen, söyleşisinde mısırdaki devrime tanık olurken filmin kendi duyguları üzerinden şekil aldığını belirtiyor. Yani Mısır'da yaşananları kendi penceresinden sunduğunu ve toplumsal hareketin doğruluk analizini yapmaya çalışmadığını ifade ediyor. Bu durumda filmi de bu açıdan değerlendirmek belki de daha sağlıklı olabilir. 

SİLAHLARI SAKLA SESİME GEL - Ali Rıza DÜRÜ

Ali Reza DÜRÜ Hüseyin Karabey'in Gitmek; Benim Marlon ve Brandom (2008) filminin üzerinden yaklaşık 6 yıl geçmiş. Dünyanın bir çok ülkesinde yaptığı festival serüveninden sonra Karabey de kendi sineması adına çok şey öğrendi. Gitmek filminin en temel problemlerinden biri olan sinema estetiği konusunda aradan geçen yıllar içinde kendini oldukça çok geliştirmiş.  Uzun yıllardır hazırlık yaptığını bildiğimiz Sesime Gel (2014) için Köprüde Buluşmalar ve Cannes Film Festivali desteklerinin yanı sıra kolektif bir kampanyayla bireysel desteklerin alınmasına imkan veren bir yöntem denendi ve sanırım bir miktar etkili de oldu. Bu ilk defa denenmedi kuşkusuz. Daha önce Babamın Sesi filmi için ve son olarak da Erol Mintaş'ın Annemin Şarkısı adlı filmi için de benzeri bir kampanya yürütüldü. Şüphesiz ki bu durum sinema yapmanın ne denli kompleks ve zor bir alan olduğuna dair önemli sonuçlar doğuruyor. Büyük miktar paraların işin içine girmesi yapılan üretimin niteliği ve nic

ŞAFAKLA DÖNENLER: UMUTSUZ BİR GECENİN YORGUN SOKAK LAMBALARI - Ali Rıza DÜRÜ

Ali Reza DÜRÜ Murat Eroğlu'nun ilk uzun metraj çalışması olan Şafakla Dönenler filmi uzun süren çalışmaların ardından bugün ilk defa izleyici karşısına çıktı. 33.İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen filmin yönetmeni ilk gösterim dolayısıyla oldukça heyecanlıydı.  Film ek çekimlere ihtiyaç duyulması sebebiyle bu seneye kalmış olan gösterim programını bir kenara bırakacak olursam, Ataşehir gibi İstanbul'un en zengin ilçelerinden birindeki sebze halinde çalışan bir baba (Erdal) ve oğul (Merdan) hikayesi anlatıyor. El arabasıyla taşıdıkları sebze ve meyveleri halin kenarındaki duvar dibinde gizlice satmaya çalışan bu ikili el arabalarını çaldırınca tam bir umutsuzluk ve çaresizlik duygusuna bürünürler. Filmin  de anlatı öznesi tam olarak bu odak üzerinde duruyor. Kışın soğukluğu, köpeklerin havlaması, dükkan sahiplerinin sıcak çaylarını yudumlarken ağır ve yorucu yeni bir geceye daha başlayacak olmanın yıpranmışlığı içinde umutsuz sohbetler etmektedirler.

SİLSİLE: SAHTE İLİŞKİLER RİTÜELİ - Ali Rıza DÜRÜ

Ali Reza DÜRÜ Yönetmen Ozan Açıktan üçüncü filmiyle İstanbul Film Festivali kapsamında izleyici karşısına çıktı.  Daha önceden çektiği filmlere bakılınca çok iç açıcı bir tablo görünmese de bu filmiyle kendi kariyerinde bir sıçrama yarattığı söylenebilir. Film sonrası salonda kendi yaptığı konuşmada da buna değindi ve asıl ilk film olarak Silsile'yi hazırladığını ama çeşitli sebeplerle üçüncü film olmak zorunda kaldığını ifade etti. Çok Filim Hareketler Bunlar gibi tamamen ticari bir film çekmiş olduğunu ve hatta bir film bile sayılamayabileceğini söylemek gerek. Çünkü daha çok BKM MUTFAK skeçlerini beyaz perdede bir kez daha satmak gibi bir alt metin oldukça sırıtıyordu. Arkasından Sen Kimsin filmiyle yine komedi filmine imza attı. Şimdi ise kara film türüne özgü özellikler barındıran bambaşka bir eserle karşımıza çıkıyor. Silsile, sıkı iki arkadaş olan Faruk ve Cenk'in arasında duran Ece'nin bir hamlesiyle dağılan bir arkadaşlık ilişkisini gözler önüne seriyor.

PERFECT SENSE:Öylece Bir Dünya - Ali Rıza DÜRÜ

Ebutalip İPEK Çoğaldıkça yalnızlaştığımız, yakınlaştıkça uzaklaştığımız ve hızlandıkça yaşamı (ya da her neyse) ıskaladığımız ve her şeyin fiyakalı bir şekilde ambalajlandığı budünyamızda, mutsuzlukta salgın bir hastalık gibi yayılmaktadır. Bant üretiminin yaşamı tekdüzeleştirdiği, zamanı ve uzamı aynılaştırarak herkesi, herkese (ya da hiç kimseye) dönüştürmesi mutsuzluğu da benzer bir sıradanlığa sürüklemiştir. Hemen her yerde bir mutluluk prezantasyonu ve kutularda satılan bir ürünmüş gibi mutluluğunpazarlanması, mutsuzluğu önlemeye yetmemektedir aksine daha da çoğalmasına neden olmaktadır. Ancak her çağ kendi mutsuzluğunu yaratır ve bu çağın mutsuzluğu da duyum yitimidir.David Mackenzie,sıra dışı bir felaketin insanların duyum yitimine neden olmasını anlattığı Perfect Sense adlı filminde, çağın hastalığını teşhis temekte önemli ipuçları sunmaktadır.İskoç yönetmen, alışık gelen Hollywood felaket filmlerindeki kıyamet öngörülerinin dışında bir anlatı oluşturarak, yıkımı